Kefalet yok, teknoloji var
ABD'de yapay zekanın
etik olarak tartışıldığı en başlıca alan, adalet sistemi... Suçluyu "sosyal medya hesaplarından ve bazı antropolojik verilerden yola çıkarak suçu işlemeden bulmaya çalışma"
yöntemi, teknolojinin merkezlerinden biri olarak
kabul edilen "ırkçı algoritmaların" yaratıldığı endişesini doğuruyor. Geçtiğimiz günlerde Cleveland kentinde uygulamaya konulan bir
algoritmaysa, "ırkçılık
karşıtı"
tavrıyla bu eleştirileri
hafifletmişe benziyor.
ABD'de bizimkinden farklı olarak suçluyu kefalet
karşılığı bırakma "geleneği",
yüzyıllardır
uygulanıyor. Bir trafik çevirmesinde arabasında uyuşturucuyla
yakalanan bir kişi, bir
iki gün sonra hakimin karşısına çıkarılıyor ve hakim tutuklunun geleceğine delillere ve kendi inisiyatifine bakarak
karar veriyor. Bazense kefaletle salıvermeye izin veren suçlarda hakim kişinin
belirli bir para karşılığı salıvermesine hükmediyor.
Ancak bu uygulamanın
"zenginler için"
olduğunu düşünenler
var. Kefalet sisteminin ülkedeki ırksal ayrımını derinleştirdiğini,
genel olarak daha düşük
gelirli olan Afrika ve Latin Amerika asıllı
ABD vatandaşlarının
kefalet hakkından
yararlanamadığını gösteren araştırmalar bulunuyor.
Ohio eyaletinin Cleveland kentinin yanısıra New Jersey, Arizona, Kentucky ve Alaska eyaletlerinde da uygulanan bu algoritmalarsa kefalete karşılık şöyle bir yöntem sunuyor: algoritma mahkemenin sahip olduğu kayıtları gözden geçirerek hangi suçlunun cezaevinden kaçma veya salıverildikten sonra yeniden suç işleme eğilimini hesaplıyor. Algoritma bu hesaplamayı kişinin ırkı, cinsiyeti, iş geçmişi ve ikametgahı gibi bilgileri göz önünde bulundurmadan, tutuklunun yaşı ve geçmiş mahkeme kararlarının da aralarında bulunduğu dokuz risk faktörünü ele alarak yapıyor. Algoritmadan en az puanı almak mahkumun lehine. Bu puanın yüksek olması, hakimin "kefalet yok" kararı almasını kolaylaştırıyor.
SİSTEME ADIM ADIM GİRİYOR
Bazıları, bu teknolojik adalet kararının eşit koşullar altında verildiğini varsayarak, hakimin tutuklunun ırk, din, cinsiyet ve kıyafetlerinden yola çıkarak veya o gün işe gelirken eşiyle ettiği kavganın, trafikte başka bir araç sürücüsüyle girdiği ağız dalaşının etkisinde kalmayarak karar vermiş olacağını savunuyor. Bunlardan biri de Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Laboratuvarı'ndan Christopher Griffin. Griffin, adalet sistemine dahil edilen dijital sistemlerin devrim niteliğinde olduğunu düşünüyor. Diğer yandan bunun adaletin temel ayağı olan hakimin hükmü esasını ortadan kaldırdığını düşünenler de var.
Görünen o ki hakimin karar vermesini kolaylaştıran algoritmalar bir şekilde ABD adalet sistemine girecek. Bunun nasıl sonuçlar vereceğini gözlemlemek gerek. Ancak Cleveland Belediye Mahkemesi'nden hakim Ronald Adrine herkesin içini ferahlatan bir açıklama yapmış: "Bu, 'Bir bileti bir makineye sok, düğmeye bas ve bir insanı mahkum edip etmeyeceğine karar ver' gibi basit bir iş değil. Mahkumun alacağı algoritmik puan hakimin gözönünde bulunduracağı faktörlerden sadece biri, bunu unutmayalım."
Yorumlar
Yorum Gönder